14 Mart 2016 Pazartesi

ÖZÜR!

    Düzensiz... Derin nefesler alıyorum, farkına varmadan! Sanırım bedenim, içindeki yangını böyle söndürmeye çalışıyor!
    Sebebini düşünüyorum uzun zamandır... Bu çocuklara bir özür borcumuz var!
Hep, daha iyi... Refah içinde bir hayatı düşünerek yaşadık bugüne dek... Kendimiz, ailemiz, çevremiz için.
    Hep...
    Biz 80'li yılların gençliği... Belki de yorgun başlamıştık hayata! Gaz lambasını da gördük, açlığı da, sonuna kadar yoksulluğu da! Ve teknolojinin ulaştığı en uç noktayı...
    Belki de bu yüzden hep, hem kendimiz hem çevremiz için sadece daha rahat! bir hayatı düşleyip gerçekleştirmek için çabaladık...
   Hiç düşünmedik ülkemizin nereden-nereye gittiğini... Ya da düşündük ama hiç harekete geçmedik. Hiç şansımızı zorlamadık...
    Şimdi Ankara'da bombalar patlatılınca... Hayatımız, rastlantı sonucu devam ederken... Hayatının baharında, güne gülerek başlarken, akşama solan fidanları düşününce, onlara çok özür borçlu olduğumuzu anlıyorum.
   Meydanı boş bıraktık beş para etmez şerefsizlere! Kendi çıkarı uğruna memleketi bu hale getirenlere yol verdik hep! Elimizi taşın altına koymadık. Bize emanet edilen bu, Dünyanın en güzel ülkesine, hak ettiği emeği veremedik. Birileri ellerimizin arasından alırken biz, sadece bekledik ve "oy" vererek her şeyin yolunda gideceğini. "Dürüst" siyasetçilerin bu güzel ülkede işleri yoluna koyacağını umduk... Din tacirlerine, çıkarcılara, fırsatçılara, saygı yoksunlarına yol verdik...
   Şimdi sonuçları öyle canımızı yakıyor ki anlatmak imkansız!
Gece uyku tutmadı, Ateş düşen ocakları düşündüm sürekli... Onların da anlaması mümkün değildi!
   Haberci mantığı ile bazı şeyleri anlarız... Göreve gidip, orada başımıza geleceklere hazırlıklı olabiliriz. Ya da savaşa giden askerlerin sonuçlarına katlanmaya hazır olduğunu!
Ama, bir pazar akşamı hem de Üniversite sınavının akşamında, şehrin en kalabalık otobüs duraklarından birinde, sadece evine gitmeye çalışan insancıkların, çoğu gencecik masum insanların bir anda teröre kurban gitmesini anlamak imkansız!
Hala Suruç'ta patlatılan bombayı... Ankara Garı' nda, Merasim sokakta ve dün Kızılay'ın tam göbeğindeki saldırıyı düşünüyorum... Oğlum Üniversite sınavına hazırlanırken, tam oradaki tüp geçidin altından alırdım onu... Haftada üç akşam! Dün kuşkusuz başka baba-anne/oğullar vardı orada buluşan!
   Belki de dünyanın en sakin, sessiz, düzenli başkentlerinden biriydi Ankara... Hatta bazıları o yüzden, Ankara'nın en çok İstanbul'a dönüşünü severdi... Şimdi ?
   Sadece Başkentimizi değil, tüm Anadoluyu... Güzel ülkemizi, kültür-tarih mozaiğimizi, dinlerimizi, laikliğimizi, yaşamlarımızı teslim ettik birilerinin sonsuz hırslarına!
    Kendi adıma; ÖZÜR dilerim...